Kanyon hayaller ile gerçeğin birbirine karıştığı bir dünyadır, bir anda kendinizi yüz metre dağın içinde bulabilirsiniz. 

Kanyon duvarlarında iki kaya arasında kıyılmış bir parçası var kalbimin, bu sporu yapmak için akıl yetmez yürek de lazım.

Söke Kaymakamlığı'ndan kanyon geçiş izini geldikten sonra jandarma ekipleri de güvenliğimizi sağlayacaklarını bildirdiler.

Jandarma ile tüm planlamayı paylaştım artık kanyona giriş için sayılı zaman gelip çatmıştı İstanbul'dan sekiz, Bursa'dan iki, İzmir’den de beş sporcu ile kanyona giriş yapacaktık.

 

Kanyoning demek sadece yukarıdan aşağı inmek demek değildir.

Büyük bir zihinsel çeviklik gerektiriyor. Başlangıç seviyesi ise erdem ve mütevazilik.

Ruhun bedenin ile hareket etmeli, kanyona girerken iyi hazırlık yap, kanyonun zorluk derecesi senin yaptığın hazırlıktır.

Önce zihnini boşalt ve sana sunulan güzellikleri yaşayarak hisset.

Kafanı kaldır sık sık etrafına bak, arkandan biri geliyormuş gibi geri dön o muhteşem duvarlara dokun parmak uçların ile değil avucun ile dokun.

Bazen yanağını yapıştır, seni öpmesine izin ver.

 

İlk kez planlamanın dışında yolculuğumuzda yaklaşık 45 dakika geç başlamıştık. İstanbul ekibi tamamlandıktan sonra Bursa'daki arkadaşlarımızla buluştuk.

Kerim hoca ile otobandaki dinlenme tesisinde buluştuk, küçücük bir sarkma kanyon girişini yaklaşık 2 saat ötelemişti.

Kahvaltımızı hızlıca yaparak kanyon girişine doğru hareket ettik jandarma ile buluştuğumuz köy meydanında gerekli bilgileri verdim.

Kanyona giriş saatimiz de planlamanın dışına çıkmıştı, jandarma komutanı sizden haber alamazsak ne yapmalıyız diye sordu.

İçeride yapacağımız boldlama çalışmasının uzun süreceğini aksi bir duruma karşı her türlü önlemi zaten kendimizin aldığını anlattım.

Çıkış saatimizin yaklaşık akşam beş olacağını aksi bir durum olursa üzerine üç saatlik opsiyon koyarak harekata başlamalarını söyledim.

Jandarma Komutanı sizin başınıza bir şey gelmesini istemeyiz akşam saat 17:01’de AFAD’ı ararım haberiniz olsun deyince gülüştük.

Zaten içeride telefon çekiyordu, mutlaka size bilgi veririm dedim. Her ihtimale karşı ne olur ne olmaz diye bizi kanyonun ana giriş noktasına kadar getirdiler. Operasyon durumunda neler yapmaları gerektiğini zaten çok iyi biliyorlardı.

Beraber hatıra fotoğrafı çekildikten sonra ekibime gerekli hatırlatma konuşması yaptım, görev dağılımı zaten belliydi.

Pinokyo romanında şöyle diyordu Lorenzini: ‘’İnsanlar bilmediği şeylerden korkarlar.’’

Korku kimi insanı ileriye götürür kimi insanı ise geriye.

Bu duygu nedir bilmiyorum ama beni hep ileriye götürdü, hem de en ileriye.

Çınar ağaçlarının dökülmüş yaprakları üzerinde yolculuğumuza başladık.

Her yerde dağ çilekleri vardı, yerler ıslak dere yatağındaki kayaların üzeri nemliydi. Yaklaşık 15 gündür yağmur yağmamış olmasına rağmen bu kadar ıslaklık beni tedirgin etmişti.

Sürekli dördüncü inişteki derin kazan geçişini düşünüyordum. Burası daha önce sel felaketinde mahsur kaldığımız bölgeydi, acaba Ebru buradan geçerken bir sendrom yaşayabilir miydi? Onun çok güçlü olduğunu biliyordum ama doğadaki olaylar insanın ruhunda derin izler bırakabiliyor.

Dev dibi kayaların üzerinden atlayarak, güle oynaya çalıların arasından sıyrılarak kamp alanımıza gelmiştik burada kahvaltıdan kalan bir poğaça üzerinde mumları yakarak Kerim’e doğum günü pastası hazırladık.

O her zaman 30’lu yaşlardaydı, bilgisi, tecrübesi, babacanlığı ile bana apayrı bir güven veriyordu.

Doğum günün kutlu olsun koca yürekli adam.

Hayat kısa, yeni bir yaşa girmek için bir sene beklersin ama kanyon öyle değil, her girişinde bir yıl gençleşirsin, kaç doğum günü kutlayacağını bilmiyorsun, ekibe dahil olarak hemen gençleşmeye başlayabilirsin.

Aramıza yeni katılan Halenur İstanbul’dan getirdiği organik çilekleriyle ortama bambaşka bir koku kattı. İzlediği videodan çevreyi anlatması ruhumu okşamıştı, etkinliği sadece kanyon geçişi olarak görmemesi takdirlikti.

Nilgün, sarı sulu ayvayı keserken en küçük parçayı kendisine ayırması gözümden kaçmadı elbette, ayrıca çantasını açarak tüm yemeğini de bölüşmesi onun iyi bir anne olduğunu gösteriyordu.

Bir an önce kalkarak yolumuza devam etmeliydik, zakkum çiçeklerinin arasından ilerleyerek o meşhur bölgeye geldik.

Derin bir iç çektim ve Ebru’ya baktım yaşadığımız kazadan eser yoktu hatta kanyonu tamamlamanın heyecanı ile hareket ediyordu.

İlk inişi Serdar yaparak kazana indi, O bölgede su yoktu bu müthiş bir haberdi sonrası su gibi akar giderdi zaten.

Serdar, ben Haydar ve ekibin anası Pınar öncülük yaparak istasyonları hazır hale getiriyor daha sonra o iniş istasyonunu Kerim’e devrederek yolumuza devam ediyorduk, Ercan artık iyice kanyon sporuna hakim olmaya başlamış ardçılık görevini layıkıyla yapıyordu. Hakan bizim görüntü yönetmenliğimizi yaptığı için bazen ortada bazen en önde bazen de ekibimize yeni katılan Hale ve Mustafa ile birlikte hareket ediyorlardı.

Bu güzel çekimleri ona borçluyuz.

Anıl ve Eylül ekibin ön kısmında gözetimim altında ilerliyorlardı. Ercüment bir yandan onlara destek olurken bir yandan da tecrübelerini ekip arkadaşı Nilgün’e aktarıyordu.

Özgür dernekte aldığı eğitimin hakkını kusursuz olarak yerine getiriyordu son derece dikkatli ve emin adımlarla ilerliyordu.

Bursa’dan aramıza minik bir serçe katılmıştı, Evşen. Küçücük narin bedeniyle böylesine ağır bir sporun içinde olması ne kadar azimli olduğunu gösteriyordu.

Ailen bizimle gelmene nasıl izin verdi dedim. Meğer annesi Instagram sayfamızdan bizi araştırmış. Onun güvenini almak zormuş ama kızına güveni tam olduğu için bir şans vermiş.

Biz de keyif ile o şans limitini sınırsıza çevirdik.


Ebru ile daha önce zorlu kanyonlar geçmiştim, ipten aşağı inmiyor adeta sanat yapıyordu. İki elini birden bıraksa bile ip onu bırakmazdı, düşmezdi eminim, her seferinde kuğu gibi süzülüyordu kanyon duvarından.

Bu inişimizden önce Eylül sol bacağını kanyon duvarına çarpmış ve biraz zedelemişti, daha önce o bölgeden ameliyat olması canını çok acıtmıştı.

O an emniyetini aşağıdan ben almıştım, Kerim müdahale yaparak elinden tuttu ve inişine destek oldu, gözlerinden canının nasıl yandığını anlayabiliyordum.

Burada B planı devreye girmişti ve kurtarma çalışmasında yaptığımız sistemle iniş yapacaktık, can dostum ekip arkadaşım Sezar’ı Pınar’a emanet ettim.

Onun benden daha çok dikkat edeceğine ve Sezar’a çok iyi bakacağını adım gibi emindim, kanyon çıkışında gördüm ki öyle de olmuştu. Zaten çok emniyetli hareket eden Pınar bazı bölgelerde Sezar’ı solo iniş yaptırıyordu.

Aşağıdan Krallar gibi karşılanan Sezar’ı kıskanmamak elde değildi gerçekten. Son selden dolayı boldlar kopmamış fakat bazılarının yeri hatalıydı. Kanyona geç giriş yaptığımız için boldlama işlemini bir sonraki sefere bırakmıştık.

Hava güneşli ama soğuktu, içimiz hiç ısınamamıştı. Ben Eylül ile beraber iniş yaparken onun zarar görmemesi için yavaş hareket ediyordum.

Bir yandan zamanı doğru değerlendirmek için sürekli saati kontrol ediyordum, her şey tam planladığımız gibi gidiyordu.

Artık son inişlere gelmiştik, yol seviyesinden yaklaşık 100m yukarıdaydık, tüm söke vadisi adeta ayaklarımızın altındaydı.

Gözüm uzaklara daldığı sırada yol kenarındaki mavi kırmızı yanıp sönen ışıkları gördüm.

Bizim kahraman Jandarma askerlerimiz güvenliğimiz için söz verdikleri zamanda tam da doğru yerde bizi bekliyorlardı.

İçimi bambaşka tarifi imkansız bir duygu kaplamıştı. Hemen telefonuma sarılarak jandarmayı aradım, “Güvendeyiz ve planladığımız saatte dışarıya çıkacağız bizi beklediğiniz için teşekkür ederim.” dedim. Meğer komutan arkadaşımız bizi merak ettiği için kanyonun çıkış noktasına kadar o zorlu yolları aşarak gelmiş.

Gurur duydum bu özveri için, bu candan destek için bu mehmetçiklere ne kadar dua ettiğimi tahmin bile edemezsiniz.

Son üç iniş kalmıştı, yorgunluğum kayaya yaslanma şeklimden anlaşılıyordu. Sırtımdaki bold takımı ve delici hilti takımı artık çekilmez hal almıştı. Özgür çantasından enerji takviyesi çıkararak bana destek oldu, yüksek inişlerde Kerim’e seslenerek destek istiyordum her fırsatta göz temasında olmamız kusursuz sonucu getirmişti. Sezar da zaten Pınar ile tam güvencedeydi, Pınar kanyona gelmeden önce hastalanmış ama beni yalnız bırakmamak için tereddüt etmeden yola çıkmıştı.

Varacağın yere değil varmak istediğin yere bakıyorsan doğru yerdesin demektir.

Böyle bir ekiple yola çıkarsan ne derdin olabilir ki, son iniş bittiğinde aklımıza gelen tek şey Türkmen lokantasında çekeceğimiz ziyafet olmuştu.

Hani bazen kulaklığı müzik dinlemek için değil, çevre ile bağlantıyı kesmek için takarsın ya! İşte tam olarak bunu yapıyorum, bu yüzden her kanyon çıkışında mutlu yüzler görüyorum.


KADAK
Kanyoning Türkiye
Kanyon ve Doğa Sporları
Arama Kurtarma Derneği Başkanı

Haydar DAŞTAN